Herkes ‘ne yersen odur’ ifadesine aşinadır.
Bağırsak gastrointestinal sistemimizdir ve metabolizmamızdan bağışıklık sistemi fonksiyonumuza ve hatta ruh halimize kadar her şeyi etkileyen genel sağlığımızın ayrılmaz bir parçasıdır.
BAĞIRSAK MİKROBİYOTRESİ
Mikrobiyota, bağırsaklarımızda yaşayan ve binlerce farklı türden oluşan trilyonlarca mikroorganizma veya bakteriye verilen addır. Toplam vücut hücrelerimizin yaklaşık % 50’si ve bağırsak mikrobiyotamızın üçte ikisi DNA’ya benzer şekilde tamamen bize özgüdür.
Annemizin rahmindeyken bağırsaklarımız sterildir, yani bu bakterilerden tamamen arındırılmıştır. Doğum sırasında bağırsak mikroplarını annemizin vücudundan ve içinde doğduğumuz ortamdan ve etrafımızdaki havadan elde ederiz.
Mikrobiyotamız bebekken beslendiğimiz şeyden etkilenir – sağlıklı dengeli bir diyete sahip bir anne ve anne sütü bu konuda çok faydalıdır – ve stabilize olmaya başladığında yaklaşık üç yaşına kadar değişir. Bu nedenle, bu ilk yıllar gelecekteki bağırsak sağlığımız için çok önemlidir.
BAĞIMSIZ MİKROBİYOTA NE YAPAR
Bağırsak mikrobiyotamızı beslediğimizde sayıları artar ve mutlu bir bağırsak sistemine sahip olmamıza yardımcı olur. Sağlıklı bir sindirim sistemini korumamıza yardımcı olmanın yanı sıra:
- Sindiremediğimiz gıdaları, özellikle lifleri, kullanabileceğimiz enerji olarak depolamamıza yardımcı olur
- Bağışıklık sistemimizin enfeksiyonla savaşmasına yardımcı olur ve zararlı bakterilerin kan dolaşımımıza geçmesini önlemeye yardımcı olur
- Bazı vitaminlerin üretimine yardımcı olur, örneğin:
- B12 Vitamini – sağlıklı metabolizma, bağışıklık ve sinir sistemi fonksiyonu ve kırmızı kan hücresi oluşumu için bizi uyanık tutar
- K vitamini – güçlü sağlıklı kemikler için
- Folat – yorgunluğu önler
PROBİYOTİK VS. prebiyotikler
Probiyotikler, bağırsak sağlığına yardımcı olduğu bilinen ve genellikle ‘dost bakteriler’ olarak adlandırılan canlı bakterilerdir.
Bağırsak ortamımızı daha iyi hale getirmek söz konusu olduğunda prebiyotikler kutsal kâse gibidir. Bazı bitki liflerinde doğal olarak bulunurlar ve dürüst olmak gerekirse, en iyi prebiyotik sağlıklı ve dengeli bir diyettir.
Hangi yiyecekleri yemelisiniz?
Probiyotikler, doğal yoğurt gibi birkaç gıdada ve lahana turşusu gibi fermente gıdalarda doğal olarak bulunur (ikincisi faydalıdır, ancak yüksek tuz içeriği nedeniyle az miktarda alınmalıdır).
Probiyotikleri, bazıları mililitre başına milyarlarca (sadece ilave şekerlere dikkat edin) içeren ve satın alınan yoğurt içecekleri şeklinde ve tabletler, kapsüller ve toz olarak da alabilirsiniz. Bu ürünler söz konusu olduğunda, bir etkiye sahip olmak için yeterli bakteri içerip içermedikleri veya bakterilerin sindirim sürecini alt bağırsağınıza (kolon) indirecek ve işini yapacak kadar uzun süre hayatta kalıp kalamayacağı açık değildir. Ortaya çıkan araştırmalar, küçük mikrokapsül probiyotiklerinin mide asidine karşı dayanma ve kolona giden yolculuğa hayatta kalmanın en iyi şansı gibi göründüğünü gösteriyor.
Prebiyotikler muz, soğan, sarımsak, kuşkonmaz, pırasa, enginar, hindiba ve kepekli, özellikle yulaf gibi gıdalarda bulunur. Gördüğünüz gibi, bunlar oldukça yaygın içeriklerdir, bu yüzden diyetinize daha düzenli olarak dahil etmeye başlayabilirseniz.
Neden faydalı?
Probiyotiklerin, özellikle bağırsak mikrobiyotamızı sıklıkla bozabilecek bir antibiyotik küründen sonra bağırsaklarımızdaki doğal dengeyi düzeltmeye yardımcı olduğu ve sinirli bağırsak sendromu (IBS) semptomlarını hafifletmeye yardımcı olduğu, sindirime yardımcı olduğu ve bağışıklığımızı iyileştirdiği düşünülmektedir.
Prebiyotikler bağırsak mikrobiyotamız tarafından sindirilir, gelişir ve büyümesine ve çoğalmasına neden olur. Bağırsak mikrobiyotamız ayrıca sindiremeyeceğimiz diğer bazı lifleri fermente edebilir ve onları kısa zincirli yağ asitlerine dönüştürür. Bu asitler, bağırsak ortamımızı PH seviyesini düşürerek, bağırsaklarımızı sağlıklı tutarak ve gıdalarımızdan kullanabileceğimiz besin maddelerini artırarak etkileyebilir.
Comments
0 comments